

AV.NİHAT KAYA
8 Şub 2024
ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI IŞIĞINDA HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI
ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI IŞIĞINDA HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, Anayasa Mahkemesi'nin 01/08/2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 01/06/2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı kararı ile kararın Resmî Gazete ’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmek üzere iptal edilen 5-6-7-8-9-10-11-12-13-14. bentlerine yönelik iptal kararı ile getirilen değişiklik, iptalden önceki tartışmaları sonlandırmış ve ilgili düzenlemenin anayasanın özüne aykırı olduğunu net olarak ortaya koymuştur.
Anılan madde fıkraları iptal edilmeden önce, iptal edilen bentler, hakkın özüne ulaşmayı engelleyici, denetimden uzak, sanık hakkında verilen kararın tartışılmasını ve karar verilirken yapılan usuli ve esasa dayalı hataların düzeltilebilmesini veyahut da ortadan kaldırılmasını engelleyici mahiyette idi. Bu madde eski hali ile yürürlükte iken, ilgili madde bentleri, hukuku uygulayan avukat, savcı ve hâkimler için tartışılan ve adil olduğu yönünde fikri olarak vicdani kanaat oluşturan, sanık konumunda olan vatandaşlar için kendilerine, bu uygulamanın gerekçesinin hukuken izahının zor ve anlamsız bir boyutunun olduğu bir hukuki nitelik taşımaktaydı.
Yargılamayı yapanlar insan ve insan ürünü olana her şeyin hata payanın olmadığı bir eser düşünülemeyeceğine göre, verilen kararların denetiminin, insan hak ve özgürlükleri için ne kadar önemli olduğunu ve anayasayı ihlal eden kanun maddesinin ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olarak imzaladığı uluslararası sözleşmelere de aykırılık doğuracağı mutlak olan bir yanlış düzenlemeden, bu bentlerin iptali ile dönülmüştür.
Tartışılan ve sorun olan CMK.md.231’in değişiklikten önceki eski hali;
“MADDE 231.- (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) (5)Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, (Değişik ibare: 5728 - 23.1.2008 / m.562) "iki yıl" veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder. (5) (...) Madde 231'in (5) numaralı fıkrasının 1.,2. ve 3. cümlesi, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (6) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.(Ek cümle: 6008 - 22.7.2010 / m.7) “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.(6)(...) Madde 231'in (6) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (7) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkum olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez. (7) (...) Madde 231'in (7) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir.
(8) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. (Ek cümle : 6545 - 18.6.2014 / m.72) “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur. (8) (...) Madde 231'in (8) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (9) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. (9) (...) Madde 231'in (9) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (10) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. (10) (...) Madde 231'in (10) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (11) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir. (11) (...) Madde 231'in (11) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (12) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. (12) (...) Madde 231'in 12. fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 23.9.2022 tarih ve 31962 sayılı R.G.'de yayımlanan, 20.7.2022 T., 2021/121 E. ve 2022/88 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA geçerli olmak üzere iptal edilmiştir. (12) (Değişik : 7445 - 28.3.2023 / m.21) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz mercii, karar ve hükmü inceler; usul ve esasa ilişkin hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini göstererek karar ve hükmü kaldırır ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderir. (12) (...) Madde 231'in (12) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (13) (Ek : 5560 - 6.12.2006 / m.23) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hakim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir. (13) (...) Madde 231'in (13) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 1.8.2023 tarih ve 32266 sayılı R.G.'de yayımlanan, 1.6.2023 T., 2022/120 E. ve 2023/107 K. sayılı Kararı ile, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMEK üzere iptal edilmiştir. (Ek fıkra: 5560 - 6.12.2006 / m.23) (14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlarla ilgili olarak uygulanabilir. (14) (Değişik : 5728 - 23.1.2008 / m.562) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasa'nın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.”
Şeklinde olup, anayasa mahkemesince maddenin 5-6-7-8-9-10-11-12-13-14. bentleri aşağıda belirtilen hukuki gerekçelerle iptal edilmiştir.
HAGB, ceza yargılaması sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının belirli şartlara bağlı olarak ertelenmesini ifade etmektedir. Sanığa, hakkında HAGB uygulanmasını kabul edip etmediği hüküm aşamasına geçilmeden henüz yargılama aşamasındayken ve ileride sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilme ihtimaline dayalı olarak sorulmaktadır. İtiraz konusu kuralda da HAGB kurumunun işleyişine dair Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce yapılan tespitler göz önünde bulundurularak anılan kurumun temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal güvencelere uygunluğu değerlendirilmiştir.
HAGB uygulanmasını yargılamanın henüz başında kabul eden sanıklar hakkında yargılamanın sonraki aşamalarında adil yargılanma hakkı güvencelerinin ilk derece mahkemesince sağlanıp sağlanmadığının denetimi istinaf kanun yolunda yapılamamakta ve bu durum hak ihlallerine yol açabilmektedir. İstinaf kanun yoluna tabi olması öngörülen bir yargılama, sanığın HAGB kararı verilmesini kabul etmesiyle itiraz yoluna tabi hâle gelmektedir. Sanık, hakkında HAGB kararı verilmesini kabul etmekle birlikte istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat etmektedir. Mahkeme hükmünün kurulmasından önceki bir aşamada açıklanan belirli bir kanun yolundan feragat iradesinin anayasal geçerlilik koşullarını sağlamadığı anlaşılmıştır.
HAGB kurumunun müsadere işlemleri yönünden de bazı eksik düzenlemeler içerdiği değerlendirilmiştir. HAGB kararı verilmesi durumunda müsadere işlemlerinin hangi aşamada infaz edileceğine ilişkin olarak açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan sınırlamaya ilişkin istinaf kanun yoluna başvuru imkânının askıya alınarak HAGB kararı ile birlikte müsadere kararının infazına yol açabilecek şekilde infaz zamanında belirsizliğin olduğu görülmüş ve yeterli güvencelerin sağlanmadığı dikkate alındığında kuralın maliklere aşırı bir külfet yüklediği sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer yandan kişi hakkında verilen HAGB kararı, ceza niteliğinde olmayıp kişiyi ceza tehdidi altında bırakmaktan ibarettir. HAGB kararının bu niteliğini gözeten Anayasa Mahkemesi daha önceki birçok kararında, kötü muamele iddiaları yönünden HAGB kurumunun uygulanmasının sanığın infaz edilebilir bir ceza almaması sonucunu doğurduğunu ve bu kurumun uygulanmasında mağdurun muvafakati ya da mağdur açısından manevi bir telafinin sağlanmasının da aranmadığını dikkate alarak anılan geri bırakma kararının mağdur açısından yeterli ve etkili bir giderim sağlamadığını değerlendirmiştir.
HAGB kurumuna yönelik bir başka değerlendirme de failin kamu görevlisi olduğu durumlara ilişkindir. Failin kamu görevlisi olduğu durumlarda hukuka aykırı ve son derece ciddi bir fiilin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda işkence veya kötü muamele gerçekleştirdiği tespit edilen kamu görevlisi fiilî olarak cezasız bırakılmamalıdır. HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa’nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmadığı görülmüş; ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözemediği anlaşılmıştır. Bu durum Anayasa’nın devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, kuralın iptali nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un HAGB’yi düzenleyen 231. maddesinin uygulanma imkânı kalmayan diğer hükümlerinin de iptallerine, iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin birinci fıkrası “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir” hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre kişilerin yargı makamları ile idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması anayasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, temel hak ve özgürlüğü ihlal edilen ya da ihlal edildiğini iddia eden kişilerin ilgili yargı veya idari merciler nezdinde şikâyetlerini dile getirmesi hususunda devlete gerekli ve yeterli mekanizmaları oluşturarak uygun koşulları sağlama yükümlülüğü getirmektedir.
Bu çerçevede Anayasa’nın anılan maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, etkili, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânının sağlanmasını teminat altına almaktadır.
Anayasa Mahkemesi; bireysel başvurunun yürürlüğe girmesi üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve bu kurumun işleyişinin cezasızlıkla bağlantılı olarak yaşam hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağıyla ilgili sorunlara neden olduğunu, bunların yanı sıra başta ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere birçok temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi; kolluk görevlisinin güç kullandığı olayda yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar vermiş, olayın faili olan kolluk görevlisi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin -ihlalin ağırlığı dikkate alındığında- başvurucunun mağduriyetini gidermediği kanaatine varmış ve bu durumun cezasızlığa neden olduğunu belirterek yaşam hakkının usul yönünün de ihlal edildiğine hükmetmiştir.
Anayasa Mahkemesi, izinsiz patlayıcı madde üretimi yapılan binada meydana gelen patlama sonucu gerçekleşen ölüm ve yaralanma olayında yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar vermiş; olayda ihmali bulunan kamu görevlileri hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin ise yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlali yönünden uygun ve yeterli bir giderim sağlamadığı sonucuna. Yine işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarının ileri sürüldüğü birçok bireysel başvuruda da Anayasa Mahkemesi benzer yönde kararlar vermiştir.
Anılan kararların dışında Anayasa Mahkemesi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının özellikle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil ettiğini ve bu müdahalenin hak ihlaline neden olduğunu tespit etmiştir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi müsadere kararının şikâyet edildiği başvuruda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda hangi aşamada müsadere kararının infaz edileceğine ilişkin açık bir kanun hükmünün bulunmadığını, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte müsadere kararının infazına girişilmesinin mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan müdahalenin keyfî veya hukuka aykırı olup olmadığının ileri sürülebileceği bir yol olan temyiz yoluna başvuru imkânını askıya aldığını, yol açılan bu belirsizlik ve yeterli güvencelerin sağlanmaması nedeniyle başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklendiğine hükmetmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ve bu kurumun işleyişinin birçok temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil etmesi nedeniyle itiraz konusu kuralın bireysel başvuru kapsamında görünür hâle gelen bu yeni hususlar göz önünde bulundurularak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkı bağlamında incelenmesi gerekir.
Verilen bir kararın hatalı ya da hukuka aykırı olduğu iddiası ile ortaya çıkan uyuşmazlığın çözülmesi amacıyla bireyler için bir hukuki çare olarak kanun yoluna başvurma imkânı tanınmıştır. Kanun yolunun amacı, yargı yerleri tarafından verilen kararların kural olarak başka bir yargı yeri tarafından denetlenmesine imkân tanımak suretiyle daha güvenceli bir yargı hizmeti sunmaktır. Kanun yoluna başvurmak, hukuka uygun ve doğru kararlar vermek için önemli olduğundan sanık açısından olduğu kadar toplum için de bir teminattır. Bunun yanı sıra adil yargılanma hakkına ilişkin güvencelerin kanun yolu aşamasında da sağlanması gerekir. Bu nedenle ilk derece mahkemelerinin anayasal güvencelere aykırı bir şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı vermeleri hâlinde bu aykırılıkların itiraz mercilerince değerlendirilip değerlendirilmediği meselesi temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından son derece önemlidir.
Anayasa Mahkemesi kararlarına göre ilke olarak kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Buna karşılık ilk derece mahkemesi kararında esaslı iddiaların karşılanmaması veya bu iddialara makul bir gerekçe ile cevap verilmemesi hâlinde kanun yolu incelemesi yapan mercinin -aynı iddiaların kendisi önünde de ileri sürülmesi hâlinde- ilgili iddialara yönelik atıf yapacağı bir ilk derece mahkemesi değerlendirmesi söz konusu olmayacaktır. Bu durumda kanun yolu incelemesi yapan mercinin davayla doğrudan ilgili olan bu hukuka aykırılık iddialarını ayrıca değerlendirerek makul bir gerekçe ile cevap vermesi anayasal yükümlülük gereğidir.
Bu bağlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yürürlüğe girdiği tarihten bugüne hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yolunun inceleme kapsamına ve dolayısıyla karşılanması gereken hukuka aykırılıkların neler olduğuna dair ciddi uygulama farklılıkları göze çarpmaktadır. Nitekim hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz hâlinde Yargıtay ilk zamanlar itirazı incelemeye yetkili makamın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun yalnızca şeklî şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında sınırlı bir inceleme yapması ve suçun sübutuna ilişkin bir inceleme yapmaması gerektiği yönünde, daha sonra ise söz konusu kurumun şeklî şartlarının yanı sıra maddi yönden de bir inceleme yapması gerektiği yönünde kararlar vermiş; aynı süreç içinde Yargıtay daireleri arasında farklı uygulamalara gidildiği görülmüştür.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu Türk hukuk sisteminde yeni sayılabilecek bir kurum olmasına karşın geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün açıkladığı 2020 yılı verilerine göre ceza mahkemelerinde verilen mahkûmiyet kararlarının yaklaşık dörtte birini hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları oluşturmaktadır.
Türk yargısında oldukça geniş bir uygulama alanı bulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz yoluna başvurma imkânının yer alması mevcut uygulanış şekli itibarıyla tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda uygulamada da başarı şansı sunması gerekmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu, müdahalenin dayanağı kuralın yargılama hukukunun usule ilişkin güvencelerini sağlayamaması anlamına geleceğinden temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açacaktır.
Bu çerçevede daha önce ihlal sonucuna ulaştığı birçok bireysel başvuru dosyasında Anayasa Mahkemesi; itiraz makamlarının başvurucuların iddialarını ve delillerini dikkate almadığına, çatışan menfaatleri dengelemeye yönelik bir çaba içinde olmadığına, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve müdahalenin orantılı olup olmadığının değerlendirilmediğine yönelik kararlar vermiştir. Mevcut sistemde itiraz mercilerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz üzerine verdikleri kararların dosya üzerinden yeknesak bir şekilde ve çoğu kez sadece şeklî koşullar yönünden, ilk derece mahkemelerince verilen kararlarda hukuka aykırılık bulunmadığını ve bu sebeple de itirazın reddedildiğini bildiren bir cümleden ibaret gerekçelerden oluştuğu görülmüştür.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğunu düzenleyen kural; bu kanun yoluna başvuranların iddia ve delillerinin dikkate alınmasında, çatışan menfaatlerin dengelenmesinde, temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunun ve ölçülülüğünün belirlenebilmesinde belirli ve etkili bir denetim yolu öngörmemektedir. Bu durum temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin giderilmesinde ve kamu gücünü kullananların keyfî davranışlarının önüne geçilmesinde bireye tanınmış olan yetkili makama başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkını ihlal etmektedir. Nitekim kuralın anılan hususları karşılayacak şekilde uygulanamadığı da görülmektedir. Doğrudan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimi ile ilgili olan bu tür bir muhakemenin yokluğu etkili başvuru hakkıyla bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 40. maddesine aykırıdır. Aykırılık da anayasa mahkemesinin iptal kararı ile ortadan kaldırılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle yargı uygulamasında tartışılan ve hak ihlallerine sebebiyet veren maddenin ilgili, kısımları mevzuatımızdan çıkartılmış olmaktadır.
Av. Nihat KAYA