top of page

NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU

AV.NİHAT KAYA

18 Nis 2025

Cezanın Türü ve Üst Sınırına Göre Öngörülen 12 Yıllık Uzayan Dava Zamanaşımının Suç Tarihinden Karar Tarihine Kadar Geçtiği/Sanık Hakkında Açılan Kamu Davasının Zamanaşımı Nedeniyle Düşmesine Karar Verilmesi Gereği

T.C.

YARGITAY

6. CEZA DAİRESİ

E. 2023/15

K. 2024/10502

T. 10.10.2024

• NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU ( Cezanın Türü ve Üst Sınırına Göre Öngörülen 12 Yıllık Uzayan Dava Zamanaşımının Suç Tarihinden Karar Tarihine Kadar Geçtiği/Sanık Hakkında Açılan Kamu Davasının Zamanaşımı Nedeniyle Düşmesine Karar Verilmesi Gereği )

• HER TÜRLÜ ŞÜPHEDEN UZAK İNANDIRICI DELİL OLMAMASI ( Nitelikli Yağma Suçu - Sanığın Aşamalarda Suçlamaları Kabul Etmediği ve Atılı Suçu İşlemediğine Yönelik Aksini Gösterir Her Türlü Şüpheden Uzak İnandırıcı Delil Bulunmaması Nedeniyle Sanığın Beraatine Karar Verilmesi Gerektiği )

• NİTELİKLİ YAĞMA SUÇU ( Sanık Yönünden İletişim Tespit Tutanağı Yer Almadığı Halde Soyut Bir Anlatımla Mahkeme Kararı Neticesinde Yapılan Teknik Takip ve İletişim Tespit Tutanaklarında Konuşmalarından Sabit Olduğu Gerekçesiyle Sanık Hakkında Atılı Suçlardan Mahkumiyet Kararı Verilmesinin Hukuka Uygun Bulunmadığı )

• ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR ( Diğer Sanığın Atfı Cürüm Niteliğindeki Beyanları Dışında Her Türlü Şüpheden Uzak Kesin İnandırıcı ve Yeterli Bir Delil Elde Edilemediği Gözetilmeden Sanığın Beraati Yerine Mahkumiyetine Karar Verilmesinin Bozma Gerektirdiği )

• OLAY İLE ARASINDA HUKUKİ VE FİİLİ BAĞLANTI BULUNAN DAVA DOSYALARI ( Akıbetlerinin Araştırılarak Bu Dosyaya Celbedilmek Suretiyle İncelenmesi Derdest İse Dosyaların Birleştirilerek Tüm Delillerin Birlikte Değerlendirilmesi Karara Çıkmış İse İlgili Dosyadaki Delillerin Dosya İçerisine Konulmasından Sonra Sanığın Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi Gerektiği )

5237/m.66,67,142,149

ÖZET : 1- Sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Olay yeri inceleme raporuna göre, kapının sert cisimle kanırtılmış, kapı kilit dilinin açık olduğunun belirtilmesi karşısında sanığın eyleminin, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 142/1-b maddesine uyan suçu oluşturduğu tespit edilerek yapılan incelemede, sanığa yüklenen ve 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Kanun'un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzayan dava zamanaşımının, suç tarihinden karar tarihine kadar geçmiş bulunması bozmayı gerektirmiş, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 Sayılı Kanun'un 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmiştir.

2- Sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Gündüz saatinde müştekinin konutuna giren sanıkların konuttan para, altın kol saati, bilezikleri, osmanlı turaları ile evin önünde bulunan aracın anahtarın temin ederek bu otomobil ile birlikte bahsedilen eşyaların çalınması eyleminin 142/2-d maddesi kapsamında kaldığı anlaşılarak yapılan incelemede; sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği ve sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine yönelik aksini gösterir her türlü şüpheden uzak inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle sanığın beraati yerine mahkumiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

3- Sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Sanığın iddianamede belirtilen olaylarla ilgili olarak suçlamaları kabul etmediği, eylemlere ne şekilde iştirak ettiğine dair delil bulunmadığı ve gerekçelerde belirtilen eylemlerle ilgili olarak sanık yönünden iletişim tespit tutanağı yer almadığı halde soyut bir anlatımla mahkeme kararı neticesinde yapılan teknik takip ve iletişim tespit tutanaklarında konuşmalarından sabit olduğu gerekçesiyle sanık hakkında atılı suçlardan mahkumiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

4- Sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği, gerekçede mahkeme kararı neticesinde yapılan teknik takip ve iletişim tespit tutanaklarında konuşmalarından sabit olduğu belirtilmiş ise tape kayıtlarının 2006-2007 yılları arasında olduğu, eylemin 06.10.2005 tarihinde meydana geldiği, ayrıca mahkeme kararı neticesinde yapılan teknik takip ve iletişim tespiti tutanaklarında sanıkların konuşmalarından sabit olduğu belirtilmiş ise de somut olayla ilgili dosyada iletişim tespit tutanağının bulunmadığı; ve eylemle ilgili olarak sanığın telefon görüşme içeriğinin de bulunmaması karşısında aynı olayda yer alan diğer sanığın atfı cürüm niteliğindeki beyanları dışında her türlü şüpheden uzak kesin, inandırıcı ve yeterli bir delil elde edilemediği gözetilmeden beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

5- Sanık nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Bu davaya konu olay ile arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunan dava dosyalarının akıbetlerinin araştırılarak bu dosyaya celbedilmek suretiyle incelenmesi, derdest ise dosyaların birleştirilerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi; karara çıkmış ise ilgili dosyadaki delillerin bu dosya içerisine konulmasından sonra sanığın hukuksal durumunun değerlendirilmesi gerekir.

DAVA : Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : I. Sanık ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde:

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hüküm türleri arasında sayılmayan ve bu nedenle temyiz kabiliyeti bulunmayan karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karara yönelik sanık müdafiinin temyiz istemlerinin reddiyle, dosyanın Tebliğname'ye uygun olarak İNCELENMEKSİZİN İADESİNE,

II. Sanık ... hakkında müştekiler ... ... ve ...'ye yönelik iddianamede 7 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'a yönelik iddianamede 11 numaralı gösterilen eylem; Müşteki ...'e yönelik iddianamede 13 numaralı gösterilen eylemler nedeniyle nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu'nun takdirine göre sanık ... ve müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

III. Sanık ... hakkında müşteki ...'a yönelik iddianamede 11 numaralı gösterilen eylemle ilgili nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu'nun takdirine göre sanık ... müdafinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

IV. Sanık ... hakkında müşteki ...'e yönelik iddianamede 9 numaralı gösterilen eylem; müştekiler ... ve ... 'a yönelik iddianamede 10 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'a yönelik iddianamede 11 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'e yönelik iddianamede 13 numaralı gösterilen eylemlerle ilgili nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu'un takdirine göre sanık ... müdafinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

V. Sanık ... ( ... ) hakkında müşteki ...'a yönelik iddianamede 17 numaralı eylemle ilgili nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Olay yeri inceleme raporuna göre ...kapının sert cisimle kanırtılmış, kapı kilit dilinin açık olduğunun belirtilmesi karşısında sanığın eyleminin, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 142/1-b maddesine uyan suçu oluşturduğu tespit edilerek yapılan incelemede;

Sanığa yüklenen ve 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Kanun'un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzayan dava zamanaşımının, suç tarihi olan 04.12.2006 gününden karar tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ( ... ) müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 Sayılı Kanun'un 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,

VI. Sanıklar ... ve ... ( ... ) hakkında mağdur ...'ye yönelik iddianamede 16 numaralı gösterilen eylem nedeniyle nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Mağdur ...'nin gündüz vakti evinin kapısının kırılarak içerde bulunan eşyalarının çalınması olayıyla ilgili düzenlenen olay yeri inceleme raporunda daire giriş kapısının alt ve üst kilit kısımlarının zorlanmış, kilit dil kısımlarının açık vaziyette olduğunun tespit edilmesi karsısında, sanıkların eyleminin, 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b maddesine uyan suçu oluşturduğu, tespit edilerek yapılan incelemede;

Sanıklara yüklenen ve 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b maddelerine uyan nitelikli hırsızlık suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Kanun'un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzayan dava zamanaşımının, suç tarihi olan 16.02.2007 gününden karar tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... ( ... ) müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı Kanun'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında açılan kamu davalarının 5271 Sayılı Kanun'un 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,

VII. Sanık ... ( ... ) hakkında mağdur ... 'na yönelik iddianamede 18 numaralı gösterilen eylem nedeniyle nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Mağdur ... 'na yönelik hırsızlığa teşebbüs olayında, mağdur beyanı ve 18.09.2006 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; mağdurun daire giriş kapısının sert bir cisimle zorlandığı, kapının kilit merkezi ve kilit yatağında ezikler ve kırıklar olduğunun tespit edilmesi karsısında, sanığın eyleminin 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b maddesine uyan suçu oluşturduğu tespit edilerek yapılan incelemede;

Sanığa yüklenen ve 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b, 35. maddelerine uyan nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçunun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre; aynı Kanun'un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzayan dava zamanaşımının, suç tarihi olan 18.09.2006 gününden karar tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ( ... ) müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı Kanun'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 Sayılı Kanun'un 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,

VIII. Sanık ... hakkında müşteki ... 'a yönelik iddianamede 5 numaralı gösterilen eylemle ilgili nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

23.01.2007 tarihinde gündüz saatinde müşteki ... 'ın konutuna giren sanıkların konuttan 2.800,00 TL para, altın kol saati, bilezikleri, osmanlı turaları ile evin önünde bulunan ... plaka sayı Hyundai Sonato marka aracın anahtarın temin ederek bu otomobil ile birlikte bahsedilen eşyaların çalınması eyleminin 142/2-d maddesi kapsamında kaldığı anlaşılarak yapılan incelemede;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu yerleşik içtihatlarında sanığa ceza verilmesi için şüpheye yer vermeyecek şekilde eylemi gerçekleştirdiğinin ispatı gerekecektir. Bu ispat için öncelikle suçun işlenip işlenmediği sonra bir olayın kanuni unsurlarının belirlendiği şekilde işlenip işlenmediği ve son olarak da sabit olan bu suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tartışılması ve kesin olarak ispatı gerekir. Tüm aşamalarda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/6-1147 Esas 2018/519 Karar sayılı ilâmlarında "... Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir..." şeklinde içtihatta bulunarak bu hususa işaret etmişlerdir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2018/6-110 Esas, 465 Karar, 2016/6-1157 Esas, 2017/239 Karar sayılı ilâmlarında da aynı hususlar teyit edilmektedir.Yani olayın oluşuna ilişkin şüpheli durum varsa burda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekecektir.

Hırsızlık, yağma, cinsel istismar gibi çoğu zaman ani gelişen veya suç işlemek için sanıkların önceden plan yaptıkları ve sonrasında yakalanmama adına delil bırakmamaya yönelik tedbirler almalarına göre bu tür suçlarda yan delil bulmada sıkıntılar olduğu açıktır. Çoğu zaman bu tür suçlarda elimizdeki tek delil sadece müştekilerin beyanından ibaret kalmaktadır.

Bu zorlayıcı nedenlerden dolayı aralarında husumet olmayan, çoğu zaman hiç tanımadığı ve iftira atması için neden bulunmayan müşteki beyanı sübutun ve sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulünde yeterli kabul edilmektedir.

Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müşteki ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi, masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.

Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan hele de başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi ... olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.

Oluş ve dosya içeriğine göre de sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği ve sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine yönelik aksini gösterir her türlü şüpheden uzak inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA,

IX. Sanık ... ( ... ) hakkında müşteki ...'e yönelik iddianamede 6 numaralı gösterilen eylemle ilgili nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu yerleşik içtihatlarında sanığa ceza verilmesi için şüpheye yer vermeyecek şekilde eylemi gerçekleştirdiğinin ispatı gerekecektir. Bu ispat için öncelikle suçun işlenip işlenmediği sonra bir olayın kanuni unsurlarının belirlendiği şekilde işlenip işlenmediği ve son olarak da sabit olan bu suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tartışılması ve kesin olarak ispatı gerekir. Tüm aşamalarda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/6-1147 Esas 2018/519 Karar sayılı ilâmlarında "... Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir..." şeklinde içtihatta bulunarak bu hususa işaret etmişlerdir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2018/6-110 Esas, 465 Karar, 2016/6-1157 Esas, 2017/239 Karar sayılı ilâmlarında da aynı hususlar teyit edilmektedir. Yani olayın oluşuna ilişkin şüpheli durum varsa burda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekecektir.

Hırsızlık, yağma, cinsel istismar gibi çoğu zaman ani gelişen veya suç işlemek için sanıkların önceden plan yaptıkları ve sonrasında yakalanmama adına delil bırakmamaya yönelik tedbirler almalarına göre bu tür suçlarda yan delil bulmada sıkıntılar olduğu açıktır. Çoğu zaman bu tür suçlarda elimizdeki tek delil sadece müştekilerin beyanından ibaret kalmaktadır.

Bu zorlayıcı nedenlerden dolayı aralarında husumet olmayan, çoğu zaman hiç tanımadığı ve iftira atması için neden bulunmayan müşteki beyanı sübutun ve sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulünde yeterli kabul edilmektedir.

Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müşteki ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi, masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.

Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan hele de başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi ... olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.

Oluş ve dosya içeriğine göre; sanığın suçlamayı kabul etmediği, olayda kullanılan aracı başka yerden çaldığını kabul ettiği, daha sonra bu aracı sanık ... isimli şahsa sattığı, ...'in de çalıntı arabayı ...'dan haricen alıp 3.kişi olan dayı lakaplı ... ... isimli şahsa sattığını savunması karşısında aynı eylemle ilgili olarak tefrik edilen sanıklar ... ... , ... , ... , ... ile firari şüpheli ...'ın yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ( CMK 250. madde ile Görevli ) dosyasında yargılamanın devam ettiğinin anlaşıldığı, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine yönelik aksine gösterir her türlü şüpheden uzak inandırıcı delil bulunmaması nedeni ile sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA,

X. Sanık ... hakkında müşteki ... 'a yönelik iddianamede 1 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'ya yönelik iddianamede 3 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'a yönelik iddianamede 4 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'a yönelik iddianamede 8 numaralı gösterilen eylem; müştekiler ... ve ...'a yönelik iddianamede 12 numaralı gösterilen eylemlerle ilgili nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu yerleşik içtihatlarında sanığa ceza verilmesi için şüpheye yer vermeyecek şekilde eylemi gerçekleştirdiğinin ispatı gerekecektir. Bu ispat için öncelikle suçun işlenip işlenmediği sonra bir olayın kanuni unsurlarının belirlendiği şekilde işlenip işlenmediği ve son olarak da sabit olan bu suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tartışılması ve kesin olarak ispatı gerekir. Tüm aşamalarda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/6-1147 Esas 2018/519 Karar sayılı ilâmlarında "... Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir..." şeklinde içtihatta bulunarak bu hususa işaret etmişlerdir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2018/6-110 Esas, 465 Karar, 2016/6-1157 Esas, 2017/239 Karar sayılı ilâmlarında da aynı hususlar teyit edilmektedir. Yani olayın oluşuna ilişkin şüpheli durum varsa burda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekecektir.

Hırsızlık, yağma, cinsel istismar gibi çoğu zaman ani gelişen veya suç işlemek için sanıkların önceden plan yaptıkları ve sonrasında yakalanmama adına delil bırakmamaya yönelik tedbirler almalarına göre bu tür suçlarda yan delil bulmada sıkıntılar olduğu açıktır. Çoğu zaman bu tür suçlarda elimizdeki tek delil sadece müştekilerin beyanından ibaret kalmaktadır.

Bu zorlayıcı nedenlerden dolayı aralarında husumet olmayan, çoğu zaman hiç tanımadığı ve iftira atması için neden bulunmayan müşteki beyanı sübutun ve sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulünde yeterli kabul edilmektedir.

Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müşteki ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi, masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.

Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan hele de başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi ... olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.

Oluş ve dosya içeriğine göre; sanığın iddianamede belirtilen olaylarla ilgili olarak suçlamaları kabul etmediği, eylemlere ne şekilde iştirak ettiğine dair delil bulunmadığı ve gerekçelerde belirtilen eylemlerle ilgili olarak sanık ... yönünden iletişim tespit tutanağı da yer almadığı halde yazılı şekilde soyut bir anlatımla mahkeme kararı neticesinde yapılan teknik takip ve iletişim tespit tutanaklarında konuşmalarından sabit olduğu gerekçesiyle sanık hakkında atılı suçlardan mahkumiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA,

XI. Sanık ... hakkında müşteki ... 'a yönelik iddianamede 1 numaralı gösterilen eylem; müşteki ...'a yönelik iddianamede 4 numaralı gösterilen eylem; müştekiler ... ve ...'a yönelik iddianamede 10 numaralı gösterilen eylemler nedeniyle nitelikli yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu yerleşik içtihatlarında sanığa ceza verilmesi için şüpheye yer vermeyecek şekilde eylemi gerçekleştirdiğinin ispatı gerekecektir. Bu ispat için öncelikle suçun işlenip işlenmediği sonra bir olayın kanuni unsurlarının belirlendiği şekilde işlenip işlenmediği ve son olarak da sabit olan bu suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tartışılması ve kesin olarak ispatı gerekir. Tüm aşamalarda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/6-1147 Esas 2018/519 Karar sayılı ilâmlarında "... Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir..." şeklinde içtihatta bulunarak bu hususa işaret etmişlerdir.

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2018/6-110 Esas, 465 Karar, 2016/6-1157 Esas, 2017/239 Karar sayılı ilâmlarında da aynı hususlar teyit edilmektedir. Yani olayın oluşuna ilişkin şüpheli durum varsa burda da şüpheden sanık yararlanır kuralının uygulanması gerekecektir.

Hırsızlık, yağma, cinsel istismar gibi çoğu zaman ani gelişen veya suç işlemek için sanıkların önceden plan yaptıkları ve sonrasında yakalanmama adına delil bırakmamaya yönelik tedbirler almalarına göre bu tür suçlarda yan delil bulmada sıkıntılar olduğu açıktır. Çoğu zaman bu tür suçlarda elimizdeki tek delil sadece müştekilerin beyanından ibaret kalmaktadır.

Bu zorlayıcı nedenlerden dolayı aralarında husumet olmayan, çoğu zaman hiç tanımadığı ve iftira atması için neden bulunmayan müşteki beyanı sübutun ve sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulünde yeterli kabul edilmektedir.

Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müşteki ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi,

masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.

Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan hele de başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi ... olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.

Oluş ve dosya içeriğine göre; sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği, 1 numaralı eylemle ilgili olarak gerekçede mahkeme kararı neticesinde yapılan teknik takip ve iletişim tespit tutanaklarında konuşmalarından sabit olduğu belirtilmiş ise tape kayıtlarının 2006-2007 yılları arasında olduğu, eylemin 06.10.2005 tarihinde meydana geldiği,

Sanık hakkında 4 numaralı eylemle ilgili olarak gerekçeden yoksun ve denetime olanak vermeyecek şekilde hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verildiği, bozma sonrası sanık için mahkeme tarafından yapılan değerlendirmede Ümraniye Mustafakemal Mahallesi 3001. caddesi 01.30 sıralarında Algül Tekel bayi adlı iş yerinin gaspı ve iş yerinde bulunan ...'ın 1.500,00 TL parasının ve dükkandan sigaraların gasp edilmesi, bilahare silahla ateş edilmesi olayını ..., ... ve ... ile birlikte gerçekleştirdiği, mahkeme kararı neticesinde yapılan teknik takip ve iletişim tespiti tutanaklarında sanıkların konuşmalarından sabit olduğu belirtilmiş ise de somut olayla ilgili dosyada iletişim tespit tutanağının bulunmadığı;

Sanık hakkında 10 numaralı eylemle ilgili olarak, sanığın suçlamaları kabul etmemesi, iş bu eylemle ilgili olarak sanığın telefon görüşme içeriğinin de bulunmaması karşısında aynı olayda yer alan diğer sanık ...'nin atfı cürüm niteliğindeki beyanları dışında her türlü şüpheden uzak kesin, inandırıcı ve yeterli bir delil elde edilemediği gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA,

XII. Sanık ... hakkında müşteki ...'e yönelik iddianamede 6 numaralı gösterilen eylemle ilgili nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:

Sanığın, “...... isimli şahısla birlikte bir araba aldım, ... isimli dayı lakaplı birine sattım ... arabayı çalmış, ben de Dayı lakaplı kişiye 800 YTL ye sattım, 400 YTL yi ben aldım 400 YTL yi ...'a verdim. Başka bir suç işlemedim, bu olaylarla alakam yoktu...” şeklindeki savunması ve bu davaya konu olay ile arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 04.07.2007 gün ve 2007/821E, 2007/993 Karar sayılı iddianamesi ile ... ... , ... , ..., ... , ... hakkında yağma suçundan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde ( CMK 250. madde ile Görevli ) kamu davası açıldığı, dosyanın akıbetlerinin araştırılarak bu dosyaya celbedilmek suretiyle incelenmesi, derdest ise dosyaların birleştirilerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi; karara çıkmış ise ilgili dosyadaki delillerin Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde bu dosya içerisine konulmasından sonra sanığın hukuksal durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.10.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



İletişim

Mansuroğlu Mahallesi Ege Sun Plaza A Blok 295/2 Sk. No:1/1 K:3

D:331

35530 Bayraklı/İzmir

Tel:  (0232) 489 39 36

nihatkaya@avukatnihatkayaizmir.com

Mesajınızı aldık. En kısa sürede sizinle iletişime geçeceğiz.

bottom of page